Neden edebiyat deyince aklımıza sadece roman, öykü ya da şiir gelir?
Medicine Literature ve Legal Literature tamlamalarını neden tıp edebiyatı veya hukuk edebiyatı diye çevirmiyoruz da tıp literatürü ya da hukuk literatürü diye çeviririz, ya da bu şekilde çevirerek, çevirdiğimizi mi sanıyoruz?
Bu ciddi bir politik saptırmadır!
Oysa bilimsel bir makale de edebi eserden sayılır…
Peki ya, sanat eseri, o da edebiyata dahil midir?
İnsanın doğayı taklit yoluyla ya da ona eklemlenerek veya onu başka bir şeye ve anlama dönüştürerek oluşturduğu “her şey” kültürdür; bu kültüre dair topladığı envanter de bir “ifade” olarak temsil edilir.
Örneğin:
Sözlü ifade
Yazılı ifade
Davranışsal ifade
Resimsel ifade
Sessel ifade
Bu beş türde ifade edilen “her şey” beş kategoride toplanır:
Kuramsal
Kurmaca
Kurgusal
Kurumsal
Kuruntusal
Bunlar hep birer Envanter nesnesidir ve edebiyata dahildir.
Bir pornografik anlatım, bir alışveriş listesi, bir kullanım kılavuzu, editörün bir kitabı edit ederken sayfa kenarlarına düştüğü işaret ve notlar, içinde tin olan her şey edebiyata dairdir.
O şeyin edebi olup olmadığını ise, o şeyin üzerindeki işçilik, emek, zaman, anlam ve derinlik belirler.
Sözün kısası, edebiyat bir envanterdir aslında…
Edebiyatçı ise bir envanter işçisidir. Buna eski dilde “resul” denir, ticarette kullanılan irsaliye terimi de buradan gelir. Her şeyi aslına göre sınıflayıp saklayan, değerlerini not düşen, belirli bir alışverişi kağıt üzerinde (evrak) sabitleyip saklayan ve onu belgeli bir şekilde bir başkasına aktarana resul, belgelerin gün be gün işlenmesine irsaliye, işlem netice belgesine (liste) de irsaliye denir.
Türkçemizde, envantere “edeb” denmesinin nedeni bir yanıyla kültürel bir yanıyla da a prioridir. Kültürel yanı tasavvufidir, (el dil bel) ölçüyü anlatmasından ileri gelir, tıpkı literature’de liter – litre (iz ölçü) gibi sözcüklerin ona kök olması gibi…
Bu ilkesel ölçü olma durumunu biraz açalım: “Dünya nedir?” diye sorduğumuzda, Antik Yunan “her şeyin ölçüsü insandır” diyerek bu soruya yanıt arar, ya da “Erdem nedir?” diye sorduklarında da aynı ilke ile yanıt ararlar ve topladıkları envanterden çıkardıkları sonuçları, herkes için geçerli dünya görüşlerinin ilkesi ile benimserlerdi.
Modern dünya bu ilkeyi herkes için olmaktan çıkarıp sınıflara ayırmıştır.
Oysa;
“Everything”
“Külli şey”
“Her şey”
Bu önemli… Ama anlamını yitirdik soyutlamanın ve “her şey”i tüm polemiklerimizin kaba malzemesi haline getirdik… Salome’yi önünde dans etmeye zorlayan Kral Hirodes’ten farkımız yok!
Aslında, “Bizim ölçümüz ne?” diye sorası geliyor insanın içinden… Lakin, “her-şey” soyutlamasına ulaşmadan ortaya koyduğunuz her ölçü eksik olacak, şirazesiz kalacaktır.
Dile kolay; “her-şey” soyutlaması, delice bir iştir. Çünkü “Her şey” demek aslında bir bakıma Tanrılıktır. Örneğin ben “her şey” diyemem, her şeyden önce “her şeyden” öyle alelade bir şeymiş gibi bahsedemem.
Siz bahsedebilir misiniz?
Kaan Demirdöven
Leave A Comment