Geçenlerde, Ankara MEB Şura Salonunda usta oyuncu Ozan Güven‘in Don Kişot’u oynadığı Don Kişot‘um oyununa davet edildim. Hemen gittim. İstanbul Yeldeğirmeni’nden Ankara’ya taşınan ve bir Don Kişot analizcisi olarak Don Kişot’u kaçıramazdım. (ki bana göre Hace Nasreddin’in ikiye bölünmüş halleridir Don Kişot ve Sanca Panza)…
Oyunu büyük bir zevkle seyrettim. İzlenimlerimi yazmak isterim:
İlhan İrem‘in Don Kişot şarkısından sonra perde açıldı.
Endülüslü yaşlı şövalye Don Kian, kendisini bir süredir okuduğu kitapların da etkisiyle Don Kişot (mistik) sanmaktadır. Hayalinde yaşattığı DülSinya’dan aldığı ilhamlarla büyük bir maceraya girişir ve İncil’deki maceraların gerçekliğini sorgulamak üzere tebasından bir beslemeyi “sen sancha panza’sın” diyerek yanına alır ve tahta at (dada) ile yola çıkar… Panza’nın eşeğinin adı da ‘arkadaşım’ kalır. (Barış Manço’ya gönderme…) Tahta attan sonra her şey absürdleşmeye başlar: yeldeğirmenleriyle savaş, mucizevi iksirin büyüsü, Lazarus öpücüğü, hancının dönüşümü, pederin oyunu ve genç ve alim beyaz ay şövalyesinin Don Kian’ı evine döndürme planı…
Her şey ama her şey Don Kişot’un hikayesine hizmet eder…
Bu arada Kişot’un ve Panza’nın yolu Yukarı Ayrancıya da uğrar, Atatürk Orman Çiftliğine de, bir Angaralıyla da karşılaşırlar, bir Küllliye vekiliharcıyla da… Nazım’dan girerler Eva Peron’dan çıkarlar!
Sonunda … sonunda… sonunda…
Uyanır mı İspanya?
Bilmem.
Alkışlar uyandırır mı izleyicileri?
Mutlaka izleyin.
Not: Hamlet oyunda da Hamlet tekerlekli sandalyeye mahkum kalmıştı; Don Kian da oyunun sonunda tekerli sandalye ile ölüm döşeğine taşınıyor. Şura acaba şunu mu düşünüyor, romantik kahramanlar modern dünyada yaşlı hantal ve tekerlekli sandalyeye mahkum mu? Düşünmek lazım.)
25.03.2019
MEB Şura Salonu
Leave A Comment