Yabancı dillerde karşılığı Latince litre yani ölçü kökünden türemiş olan Literatür (literatüre)’ün Türkçe karşılığı eski Türkçe olup Arapça edeb kökünden türeyen edebiyat sözcüğüdür. Edeb de ölçü demektir.
Bugün ülkemizde edebiyat denince şu beş tanım akla gelmekte:
1- Her hangi bir alanda üretilmiş yazılı, sözlü, görsel ve hareketli görsel eserlerin bütünü, tıp literatürü, hukuk literatürü, sinema literatürü, yapay zeka literatürü gibi…
2- Belirli duygu, düşünce ve umutların bir mit, bir öykü, bir kahraman, bir erdem bağlamında üretildiği ve onu deneyimleyende belirli bir duygu, düşünce ve umut uyandırması amaçlanan yazılı, görsel, sözlü (işitsel) ve haraketli eserlerin bütünü, destan, efsane, öykü, roman, ritm, film gibi…
3- Dilin kurmaca yapısı içinde üretilmiş (yazılı (kitap, blog), görsel, kokusal, sözlü, işitsel, dokunsal, düşünsel ve hareketli) eserler dünyasında hakikati bulmak ve onu daha önce dillenmemiş bir biçimde, varolmayan bir boyutta onu yeniden inşa etmek, belirli bir ölçüye getirmek ve yeni bir dünya görüşü üretmek adına girişilen envanter çalışması…
4- Betimleme sanatı: Bir nesneyi, duygu düşünce inanç ve sezgi boyutlarında bir deneyim uyandıracak şekilde yazıda ya da sözde betimleme çalışması…
5- Bir konuyu onun herkesçe algılanan yapısını bozmak, edebiyat yapma uyarısı bunun için kullanılır.
Hangi türde olursa olsun edebiyatın konusuna giren eserler 5 tiptir:
1- Kuramsal, bilimsel konular
2- Kurumsal, devletsel konular
3- Kurgusal, felsefi konular
4- Kurmacasal, öyküsel konular
5- Kuruntusal, gündelik konular
Bu bağlamda edebiyatçı, bir envanter işçisidir, ölçü arayışçısıdır, salt bir yazar değil, ama üretimlerinde genellikle yazı edimini tercih eden bir düşünürdür. Ünlü edebiyat ustası Borges çağdaş insanı şöyle tanımlar: “En gizli, en kutsal hücresine, sözgelimi şatosuna bile kapanmış olsa gene de donanmıştır; telefonlarla, telgraflarla, gramafonlarla, radyolarla, sinema perdeleriyle, göstericilerle, sözcüklerle, tarifelerle, el kitaplarıyla, bültenlerle… Böylesine donanmış bir insan için sahici bir yolculuk artık gereksizdir…”
Edebiyat, eski çağlardan günümüze, hayatın anlamını sorgulayan insanın dünya ile ilgili her türlü ilişkisinde, ister kurmaca olsun isterse dışavurumcu olsun, içine doğduğu verili dünyayı anlama ve onu belirli bir anlam bağlamında deneyimleme adına, dilin sözel ve yazınsal metafizik gücünü kullanarak varolmayan bir uzay ve zamanda, duygu, düşünce, olay örgüsü, karakter, kavram veya nesneleri belirli bir ölçüde bir araya getirerek ürettiği yazılı ve sözlü ürünlerin toplandığı envanter bütününe denir.
Edebiyatçı ise yine kurmaca dil aracılığı ile bu envanter üzerinde çalışarak adeta binbir seraplı çölde hakikatin izini süren kişidir. Binbir Seraplı Çöl bir anlamda İnsanın belleğidir.
Başka bir biçimde söyleyecek olursak eğer, Edebiyat, anlamın ölçüsü, edebiyatçı ise bu anlam için, bilinçdışında bilinçli bir şekilde bilinçaltı ile pazarlık eden kişidir. Edebiyatı Prometeus’un ateşine, edebiyatçıyı ise o ateşi Hades’ten çıkarıp Promoteus’a veren Dionisus’a benzetebiliriz.
Kaan Demirdöven
Leave A Comment