“Zaman geçiyor, biz geçiyoruz, dün dünde kalıyor, yarın henüz yok, hepimiz aslında bir bugüne mahkumuz.”
Tanrı Kronos’tan bugüne, “zaman” kendi evlatlarını öldürerek geçmeye devam ediyor.
Fakat bilenleriz hatırlar, Kronos’un dehşetengiz tiranlığına oğlu Zeus son vermişti. Ya bizim zamanımızda, Zeus kim ya da ne?
Nerede, hangi ülkede yaşarsak yaşayalım, bireysel ilişkilerde, sadece günü kurtararak yaşadığımızın farkındayız değil mi?
Dünden kalan sorumluluk, kimlik, yarına akan dertler, kişilik… Şimdi dediğimiz kimlik ile kişiliğin çatışması, değil mi? Özgür tercihlerimiz veya bencillik adını verdiğimiz her şey, veya sisteme karşı gelsek de bastırdığımız iç dünyamız, korku ve kaygılarımız, bugünü dünden ve yarından halihazırda koparmıyor mu?
Çevremizdeki herkesi, yakınlarımızı, sevgilimizi, eşimizi, dostumuzu, ne kadar iyi tanıyoruz, anlıyoruz, dinliyoruz, ya sokakta karşımıza çıkan insanları! ya binaları, sütunları, doğayı, hayvanları…
Her şey aslında dünden gelse de yarına da aksa da bugün değil mi? Her halükarda, uyanık geçirdiğimiz bir “bugüne” mahkumuz…
Her gün aynı yerden doğan güneş aynı yerden batıyor. Her gün aynı odada uyanıp aynı odada uykuya dalıyoruz. Arada aynı kişilerle hemen hemen aynı zaman dilimlerinde görüşüyoruz, sözcükleri hemen hemen aynı zaman dilimlerinde kullanıyoruz.
Hayat anlamını yitirince gönül de tatsız tutsuz bir hal alıyor.
Bu zaman dilimlerinde ağzımızı tatlandıran tek şey Gönül…
Gönülden kopan inciler…
Gönül deyince akla iki şey gelir, ihtiyacı olan birine yardım etmek, bir şeyi kimsenin baskısı olmadan yapmak… Bir şeyi gönülle yaptığımızda zaman Zamanı kıymetli kılan nedir? Bir işi hakkıyla yapmak mı yoksa anı biriktirmek mi?
İkisi de, ya da hiçbiri…
Ama şu bir gerçek, madem bugüne mahkumuz, ve soyutlamacı bir bakış açısıyla (lafın gelişi) “yarın asla olmayacak” – ve dün de bugünün aynısı –  o halde bugün ne yapmalı?
Evet, bugün ne yapmalı?
Bugün, acele etmemeli! bugüne kadar ettik de ne oldu?
Bugün, dünsüz uyanmalı, yarınsız kalkmalı yataktan!
Bugün, sevdiğin herkesin varolduğunu onlara hissettirmeli!
Bugün, farklı şeyler yapmalı!
Bugün, yeni bir dil öğrenmeli!
Bugün, bir müzik aleti çalmaya başlamalı!
Bugün, kitap okumalı!
Bugün, şiir yazmalı!
Bugün, aşık olmalı!
Bugün, bilmediğin sokaklara dalmalı!
Bugün, ne yiyeceğim diye düşünmemeli, güzel bir sofra kurmalı!
Bugün, birilerine yardım etmeli!
Bugün, birilerini mutlu etmeli!
Bugün, cesur olmalı! Ölümden korkmamalı! Yaşlanmaktan korkmamalı!
Bugün, dans etmeli!
Bugün, kendini unutmalı! Başkaları için yaşamalı!
Bugün, kırdığın kalpleri tamir etmeli…
Bugün, menfaatsiz bir şeyler yapmalı!
Bugün, gönül kurmalı!
Bugün, susmalı…
Bugün, eski dostları aramalı!
Bugün, zevk ettiğin şeyleri yapmalı!
Bugün, işimizi öyle yapmalıyız ki Oscarlık olmalı! her ne yapıyorsak!
Bugün, kimseyi kandırmamalı, kimseyi bekletmemeli!
Bugün, verdiğimiz sözlerde durmalı!
Bugün, güleryüzlü olmalı…
Bugün, herkese şans vermeli…
Bugün, işe de eve de başka bir yoldan gitmeli…
Bugün, karar vermeli…
Bugün, uyuyuncaya dek güzel vakit geçirmeli…
Bugün, zamanı kurtarmalı!
Bugün ne yapmalı? Hadi sen söyle!
Bugün de ………………………………………………………………………………… !
***
Bu yazı “Bugün Aslında Dündü” filminin  * bende bıraktıklarıdır!
 
* Groundhog Day, 1993 yılında sinemalarda gösterilmiş bir komedi filmidir. Harold Ramis tarafından yönetilmiştir. Başrolde Bill Murray ve Andie MacDowell oynamıştır. IMDB en iyi 250 film listesinde 174. sıradadır.

İyi seyirler.

Kaan Demirdöven